25 Temmuz 2011 Pazartesi

En Büyük Travmaya En Düşük Profil

Fenerbahçe yönetiminin 3 Haziran'dan bu yana gösterdiği düşük profili anlayamıyorum ve yeniden soruyorum: "O brother where are thou?"
1-Daha ilk günden sessiz kalmanın bir iletişim yönetimi olamayacağını, bunun yetersizlik, kendine güvensizlik ve suçun kabulü izlenimi yaratacağını görüp niye durumun ciddiyetine uygun tertip alamadınız?
2-Daha sonra uygun gördüğünüz düşük profilli görüntü de neyin nesiydi?. Hiç bir büyük kurum, kendisine böylesine sistemli saldırılara karşı, böylesine defansif bir savunmayla cevap vermez. Veriyorsa da bu iyiye âlâmet değildir. Ya yeteneksizliklerini gösterir ya da kendilerine pek güvenleri olmadığını. Peki sizin bu cılız tepkileriniz, kulübe saldırıda bulunanların cüretini arttırmaktan başka hangi işe yaradı?


3-Medyanın orantısız güç kullanımına böylesine bir pasiflikle cevap vermek, en hafif tabirle işbilmezlik değil mi?. Her yerinizden bıçaklanırken, ‘efendilik bende kalsın’ diyemezsiniz. Meşhur meseldir, “densize haddini bildirmek, yetime kaftan giydirmek gibi sevaptır”  Kibre ve tahkire tevazu ile cevap vermek hikmet olarak algılanmaz, zillet olarak addedilir.  
4- Düzenli olarak kamuoyuna bilgi aktaran ve iddialara eş zamanlı olarak cevap veren bir sözcü bile belirlemediniz. Niye? Hakikaten niye?
Halbuki bunu yapmak, süreci aktif olarak yöneten taraflardan biri olmak anlamında önemliydi. Ayrıca camianın içinde bulunduğu depresif vaziyeti gidererek, camiaya umut vermeye de yarardı.
5- Camia olarak bir araya geldiğiniz, güç ve güven telkin etmeniz gereken ilk toplantıda (Divan Kurulu'nda) verdiğiniz 'ağlayan insanlar topluluğu' görüntüsü de ne oluyor Allah aşkına? Standartlaşan pasif görüntünüz sebebiyle gözyaşlarınız, haksızlığa bir isyandan çok, sanki çaresizliğin ilânı gibiydi. Hislenmenizi anlayabilirim, ama elinizden sadece bunun gelmesini anlayamam, kabul de edemem. Çünkü sizler sıradan birer taraftar değil, kulüp iradesinin somutlaştığı şahsiyetlersiniz... Daha vakur ve inançlı olmanız ve bunu da cümle aleme yansıtmanız gerekir.

 

6- Doğru dürüst bir refleksle sağlam bir savunma kurmadığınız için, nostaljik tv klipleri, kupa sergileri, ligin marka değerine vurgu vs. hamleler, dışarıdan bakanlara ‘paçayı sıyırma hamleleri’ gibi görünüyor. Bunlar sadece güçlü bir savunmanın yanına aksesuar olarak eklenebilir. Ama tutup da bunların üzerine savunma inşa edilmez. Taraftar olarak Anıtkabir’e yürüyüp olanları Ata’ya şikayet etmemiz de bir işe yaramaz. Atatürk kalkıp gazetelerdeki iddiaları Akdeniz’e dökecek değil. Şimdi bunlar ortada olduğu halde neden kulübün savunmasını ciddi bir şekilde organize edemiyorsunuz?
7-Soruşturmanın 14 Nisan’dan önce-14 Nisan’dan sonra hakkaniyetsizliğini ve yalnızca Fenerbahçe’nin üzerine kurulmasındaki bilinçli/sakat mantığı iyice deşifre etmek ve adaletin tam olarak sağlanmasını temin amacıyla harekete geçmek ve toplumu harekete geçirmek niye aklınıza gelmiyor? “Adaletse hukuk içinde adalet, adaletse herkes için adalet, adaletse tüm zamanlar için adalet.“ düsturuyla neden son yirmi yılın araştırılması için bir girişim başlatmıyorsunuz? Savcılığa, federasyona bu konuyla ilgili başvuruda bulunmak için neyi bekliyorsunuz?
8-Kulüp, tarihinde gördüğü en büyük sorunlardan biriye karşı karşıyayken ve Aziz Yıldırım'ı ve içerideki yöneticileri, kulübün imajını, camianın haklarını, hukukunu, şahsiyetini resmi olarak savunma görevi sizin üzerinizdeyken, bu "en büyük travmaya en düşük profil" halleriniz ne anlama geliyor?
Merakımızı muciptir... 

2 yorum:

  1. Sevgili dostum, sanırım bloga yeni başlamışsın.
    Yazılarını sevdim.
    Mail adresini tsertkol@gmail.com a gönderirmisin..
    Sana bir mail atmak isterim. İletişim için daha kısa bir yolda: twitter @siradanbirblog

    Sevgiler.

    YanıtlaSil
  2. papazınçayırı'na da benzer düşüncede bir yazı gönderdim. Benim düşündüğüm şeyleri başkasının da düşünmesi sevindirici. Elinize sağlık ...

    YanıtlaSil