31 Ağustos 2011 Çarşamba

Tebdil-i Paradigmada Ferahlık Var

Retorik ince bir sanattır. Bu inceliğin ilk farkına varanlardan Aristo bu mesele hakkında bir kitap bile yazmış.  Diyor ki;  konuşmaya egemen olan üç temel değer vardır: Amaca uygunluk, soyluluk, adalet.
Niye bahsettim şimdi bundan? Çünkü 3 Temmuz’dan bu yana şunu anladım ki bizim yönetim kurulunda retorik sanatının temellerinden haberdar bir Allah’ın kulu yok. Bu kadar burnumuzdan solumamızın, mide ağrıları çekmemizin bir sebebi de bu. Çünkü hislerimize tercüman olma, milyonların kalbiyle dile gelme vazifesini üstlenen yok, bu kadro boşta. Geçici olarak bazı gazeteciler, blog yazarları ve eski futbolcular vs. kerhen dolduruyorlar boşluğu. Ama o da yetmeyince sıkıntı milyonların bünyesine vuruyor.
Hadi retoriği bıraktım aslına bakarsanız ortada bir yönetim de yok, yönetişim de yok, iletişim de yok. Var diyen? Yalnızca amatör sportif faaliyetlere ve bütçe dengesine dönük idare-i maslahat, bir de tabii yazılı bildiriler ve münferit yönetici açıklamaları. Bunlardaki söyleme bakınca da ne Aristo’nun bahsettiği amaca uygunluğu görüyoruz ne bir soyluluk ne de bir adalet arayışı.

Amaca uygun değil, çünkü kulübün haklı çıkarlarını koruyamıyor.
Soylu ya da estetik değil, çünkü kamuoyunda olumlu bir rüzgar, bir beğeni yaratamıyor.
Adaletten yana değil, çünkü adaletin peşinden koşacak kadar cesur davranamıyor.
İşin özü: yetersiz.
Olay bununla sınırlı değil. Bir kriz anında verilebilecek en yetersiz tepki düzeyinde kaldı yönetim. Duyduğu büyük şok ve dış baskı yüzünden korku ve regresyona kapıldı. Kendi içine kapandı. İlk günlerde doğru dürüst açıklama bile yapılmadı. Hafif silkelendikten sonra bu kez de duruma yanlış uyarlandılar. Mesela ilk ciddi açıklamalarında ligin marka değeri ve ekonomik kayıplardan bahsettiler, çok gerek varmış gibi.  Ardından çaresizlik duygusuyla divanda gözyaşları sel oldu. Görüntü çok kötüydü. Ve şu son hamle: burada da hatalı bir uyum dili kullandılar: “Bizi süründürmeyin.. Yalvarıyoruz bizi düşürün.” Yok daha neler? Bu bir hukuki gereklilik, bunu ifade etmek yeterli. Niye yalvarıyorsunuz?
Her hamleden sonra yaşanan dağınıklık sağlam bir planlama yapılmadığını gösteriyor. Sürecin başından beri lobi yapılmayışı, önleyici planlamanın eksikliğine işaret. Kriz yönetimi diyeceğim, ama daha krizin tam bir tanımının bile yapıldığından kuşkuluyum.
Şunu da söylemeden geçmeyelim, siyasi iktidar yöneticilere suskunluk telkin ediyor, federasyon da öyle. Büyük ihtimalle başkan da şimdilik bekleyin diyor. Yani bekle gör hamleleri yürürlükte. O yüzden sükut dışındaki seçenekleri baştan elediler gibi. Ama işte tam da bu, Fenerbahçe’ye inanılmaz zaman, güç ve prestij kaybettirdi. Yine bekle ama bu arada elin niye armut toplasın ki?
Mesela hükümetle köprüleri atma korkusu olmadan da dik durulabilirdi. Bu kadar diplomasi bilmiyorlarsa o mevkilerde işleri ne? O kadar gezilere çıktıkları Başbakan'a sorsalar sihirli formülü, o bile kendi üslubunca söylerdi: dikleşmeden dik durun!
Tabii bu da bizi yeniden retorik konusuna getiriyor.
Kabul edelim ki yönetimde bu serencamın yükünü taşıyabilecek, bu ince dengeyi sağlayabilecek  hitabet ustalığına ve mantık kıvraklığına sahip bir kişi bile görünmüyor. Hani şöyle sözün efendisi, kelamın ustası bir tip, öldüm Allah yok.
Şaşırtıcı da değil. Çünkü bizim yönetim kurulumuzun bir kısmı kalem efendisi modunda, çelebi yapılı, narin kişiliklerden kurulu. Ali Koç, Yasemin Merçil, Serhat Çeçen… Kalanları da iş bitirici 'teknokrat' özellikli adamlar. Mesela ver Nihat Özbağı'ya iş makinelerini, sana koca bir stadyum yapsın.  Mithat Yenigün’e üç tane tuğla ver, hemen bir butik otel diksin. İş yapan insanlar bunlar, sessiz karıncalar.
Kendi uhdelerine düşen yönetim vazifelerini çalışkanlıkla yerine getirdiler bugüne dek. Hepsine eyvallah. Çalışkan ve iyi karakterler. Ona da şüphe yok. Ama halihazırdaki iş başka. Bu iş ayrı bir cehd, başka bir gayret ve kendine özgü performanslar gerektiriyor.
O zaman bu yükü kim taşıyacak? Hangi planlamacılar, hangi hatipler, hangi dava adamları? Ve taktikleri ne olacak? This is the question.
Ya yönetim değişmeli, ki buna sıcak bakan pek yok; o zaman bahsedilen mevkilere takviyeler ve taktik değişikliği şart. Yani ön libero alamadık bari dava adamları alalım. Bu yıl transfer anlayışımızda köklü değişiklikler olmalı. Bakın altyapıda maliyetsiz cevherler duruyor: Fenerbahçe’nin evlatları savaşmak için orada öylece bekliyor.
Arkanızda deli bir kitle var, bilin. Siz kendinizi güçlü hissederseniz onlar da hissederler. Bu kitlenin müthiş enerjisi sadece forma ve taraftar kart almakla sınırlı değil, buradaki potansiyelleri kullanın. Camiadan takviyelerle kadroyu güçlendirin, ortak akıl belirleyin ve şu ana dek sürdürdüğünüz düşük profile bir son verin.
Halihazırdaki paradigmanızı baştan aşağı değiştirin. Ortadaki tablo Fenerbahçe'nin azametine denk düşmüyor.
Yanı sıra alanındaki en iyi profesyonellerden yardım alarak bünyeyi içten de berkitin. Ki kolay lokma değil, demir leblebi olduğunuz iyice anlaşılsın.
Hukuki ve mali boyutlarıyla geleceğe dair farklı senaryolar oluşturun. Bunlara dönük eylem  planları hazırlayın. En kötü senaryonun bile kafanızda bir karşılığı olsun, ki bir daha bize gözyaşı göstermeyin. Net bir güzergah, sağlam bir sabite bulmak o kadar mı zor? Her yeni kararla savrulup durmayın.
Bir kriz anında yönetimin ne olursa olsun ‘olumlu bir tutum’ geliştirmesi gerekir. Bu, sürecin devamı açısından elzem. Telaş, korku ve belirsizlik hissi sadece çözülmeyi arttırır. Eğer bugün Fenerbahçe cephesinde çözülme yoksa bunun tek sebebi taraftarın inanılmaz sadakatidir. Şimdi artık bu kararlılığı sizin gözlerinizde de görmeliyiz. Taraftara umut verin. En karanlık anda en güçlü ışığı gösterin.
Ne eylemde ne söylemde; zayıflık emaresine son!  'Sürünme', 'maymuna dönme', ‘yalvarma’ gibi tabirler ne oluyor? Çıkarın bunları lügatinizden! Kullandığınız sözcüklerde dahi itibarımızdan ödün vermeyin.
Çünkü ortada kesinleşmiş bir suç falan yok. Ortada kesinleşmiş bir hınç var. Velev ki bir suç bile olsa Fenerbahçe camia olarak bu kadar vicdansız uygulamayı hak edecek ne yaptı? Kalkın ve bunun üzerine gidin.
Size yönelen ve sanki hakmış gibi gösterilen bu nefreti, bu hınç psikolojisini deşifre edin, açığa çıkarın.
Medyayla ve kamuoyuyla ilişkileri yeniden düzenleyin, periyodik bilgilendirmelere gidin. Şikede tek odak olmaktan kurtulacak PR çalışmaları yapın.
Futbol federasyonuna ve meclise, geçmişe dönük şike tahkikat komisyonu kurmaları için baskı yapın. Böylece cepheyi genişleterek üzerinizdeki hukuksuz ve hakkaniyetsiz baskıyı azaltın. Fenerbahçe operasyonunu bir Türk  futbolu operasyonuna çevrin.
Bir de asla ama asla eyyam yapmayın. Sakın! Yok marka değeriymiş, yok diğer kulüplermiş, yok iki sene kaybedermişiz. Bunlardan kime ne?
Sadece hukuka referans verin, sadece onurumuza referans verin yeter. Türk sporundaki genel kirliliği ve size yapılan hakkaniyetsizliği sağlam bir argümantasyonla anlatın, cümle cihana duyurun.
İtibarımızın peşinden koşun, kâfi..
Büyük başın ağrısı da büyük olurmuş. Bu ağrıya derman olacak kudretteyseniz işte meydan. 47 günü unuttuk, şimdi iradenizi gösterin, taraftar sizinle.
Ama elinizden bir şey gelmeyecekse ve bir 47 gün daha kaybedeceksek, her şey için teşekkürler, artık gölge etmeyin.

2 yorum:

  1. Cok haklisin, eline saglik.

    YanıtlaSil
  2. Emeğine sağlık kardeşim.En basitinden taraftar kart sayısı kaç oldu?bu bilgiye rahatça ulaşabilmeliyiz.Kısaca silkinmeli yönetim.

    YanıtlaSil